1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye-İran yakınlaşmasından kazançlı çıkan kim?

Peter Philipp15 Ağustos 2008

Deutsche Welle Ortadoğu uzmanı Peter Philipp, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın ziyareti ışığında Türkiye ile İran arasında son yıllarda yaşanan yakınlaşmayı mercek altına alıyor.

https://p.dw.com/p/ExwO
Deutsche Welle Ortadoğu uzmanı Peter Philipp
Deutsche Welle Ortadoğu uzmanı Peter Philipp

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın iki günlük ziyareti ikili ilişkilerde çığır açacak bir ziyaret olarak sunuluyordu, ama bundan ne kadar uzak olunduğu görülüyor. Bunun tek nedeni, Ahmedinejad’ın modern, laik Türkiye’nin kurucusu Atatürk’ün mozolesini ziyaret etmekten kaçınıp, ziyaretin İstanbul’a alınması ve çalışma ziyaretine indirgenmesi değil.

Tartışmalı bir isim olan İran Cumhurbaşkanı ilk kez bir NATO ülkesini ziyaret etti. Nüfusunun çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu ve İslami bir parti tarafından yönetilen, ancak yine de İsrail ve ABD ile iyi ilişkilere sahip olan Türkiye’yi. Bu birleşim, Türkiye’nin son yıllarda arabulucu olarak, giderek daha çok rol oynamasını da beraberinde getiriyor. Tıpkı Suriye ve İsrail arasında aylardır süren dolaylı barış görüşmelerinde olduğu gibi.

Ankara burada kendisini Doğu ile Batı arasında yeri doldurulamayacak bir köprü olarak sunma fırsatını görüyor. Ahmedinejad ise daha Türkiye’ye varmadan yaptığı açıklamalarla, buna ihtiyacı olmadığını açıkça belli etti. Örneğin İsrail konusunda uzlaşmaz tavrını değiştirmeyeceğini gösterdi. BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi ve Almanya ile nükleer programı konusunda yapılan görüşmelerin doğru yolda ilerlediğini söyleyerek, bu konuda da arabuluculuğa ihtiyaç duymadığı mesajını verdi. Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün basın toplantısında, İran’ın nükleer enerjinin kullanımı hakkı olduğunu kararlı bir şekilde söylemesi, ancak nükleer silahların bu hakka dâhil olmadığını vurgulaması da, Ahmedinejad’ın fikrini değiştirmedi.

Ankara arabuluculuk konusunda İran’ı ikna edemese de Batı’da sürpriz bir şekilde puan toplamış olmalı. Ahmedinejad’ı ağırlamak, siyasi bağımsızlığın bir göstergesi. Ama onun dümen suyuna gitmemek de aynı şekilde. Gül’ün İran’ın nükleer faaliyet hakkı konusunda söylediklerinin benzerini aslında ABD Başkanı George Bush’un ağzından da duymuştuk.

İran Cumhurbaşkanı’nın ziyareti, Tahran ile Ankara arasında işbirliğinin geniş bir yelpazede giderek derinleştiğinin bir göstergesi olarak yine de önemli. İki ülke arasında ekonomik ilişkiler nefes kesen bir tempoda gelişiyor. Ticaret hacmi son yıllarda üçe katlanarak 10 milyar dolara yaklaştı. Önümüzdeki yılsonuna kadar hacmin 20 milyar dolara ulaşması hedefleniyor. Bu, İran ile Çin arasında 2007’de ulaşılan değere eşit. Kurulan ortak şirketler, Türkiye’nin İran’da üstlendiği büyük projeler, bu gelişmenin örnekleri.

Geçmişte İran’ın Türkiye’de rejimi zayıflatma çabalarıyla ilgili suçlamalar, İran’ın, Türkiye’nin İsrail ile işbirliğini gerekçe göstererek Türkiye'nin cep telefonu ve havaalanı ihalesini iptal etmesi unutulmuş görünüyor. Bugün ise Washington’ın direnişine rağmen ortak doğalgaz boru hattı ve elektrik sevkiyatının daha sıkı bir şekilde birbirine bağlanması gibi planlar var. İki ülke güvenlik konusunda da işbirliğini güçlendiriyor: Silahlı Kürt gruplara karşı birlikte mücadele ediyorlar.