1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Uygun aşı yıllardır bulunamadı

1 Aralık 2011

Çağın en korkutucu hastalıklarından biri olan AIDS’e karşı henüz etkin bir aşı geliştirilemedi. Peki, aşı geliştirmek niçin bu kadar uzun sürüyor?

https://p.dw.com/p/13Kn2
Fotoğraf: picture alliance/Bildagentur-online

15 yıldır HIV'e karşı aşı geliştirmek için çalışan Almanya’nın Bochum kentindeki Ruhr Üniversitesi’nden virolog Klaus Überla, "Çok önemli bir nokta, HIV'in aşırı derecede değişken olması. Yani karşımızda tek bir virüs değil, sürekli değişime uğrayan dev bir virüs sürüsü var. HIV'in bu çok çeşitli türlerine karşı koruma sağlayan tek bir aşı geliştirmek, bu nedenle zor" şeklinde konuşuyor.

AIDS in Togo
Virüs 1984 yılında keşfedildiğinde bilim insanları bir aşı bulunmasının an meselesi olduğuna inanıyorduFotoğraf: picture alliance/imagestate/Impact Photos

Ancak hâlâ başarı ufukta görünmüyor. Virüs 1984 yılında keşfedildiğinde bilim insanları bir aşı bulunmasının an meselesi olduğuna inanıyordu. Hepatit A, kuduz ya da çocuk felcinde başarılı olan stratejileri kullanarak HIV ile başa çıkabilmeyi umuyorlardı. Bu hastalıklarda öldürülmüş virüslerin ya da virüs parçalarının enjekte edilmesi suretiyle aşılanan kişinin söz konusu virüse karşı sürekli bağışıklığı sağlanabiliyordu. Ama araştırmacılar bir hususu kısa sürede fark etmek zorunda kaldı: HIV başkaydı. Son derece hızlı bir şekilde değişebilme yeteneğine sahip olan HIV, vücuttaki bağışıklık sistemine yakalanmayacak kadar kendini kamufle edebiliyordu.

Klaus Überla, "Bu kombinasyon sonucunda vücut virüse karşı antikorlar üretse bile bunlar genelde virüsün ilerleyişini engelleyemiyor. Sadece etrafını sarıyor, ancak etkisiz kalıyor" şeklinde konuşuyor.

Gerçek koruma sağlıyor mu?

İspanyol araştırmacıların bulduğu yeni aşının başarısı da bu yüzden ölçülemiyor. Bu çalışmada aşılanan deneklerin yüzde 95’inde HIV'e karşı antikor üretilmesine rağmen, aşının gerçekten de virüse karşı koruma sağlayıp sağlamadığını kimse bilemiyor. Çünkü aşının etkinliği konusunda klinik bir araştırma henüz yok. Aşılananların HIV'e yakalanma riskinin aşılanmayanlara göre daha az olup olmadığını ölçmek üzere şimdiye kadar sadece üç klinik araştırma yapılmış. İlk araştırmada klasik yönteme başvurularak öldürülmüş mikroplar içeren ‘ölü aşı’ yapılmış. Virüsü çevreleyen protein kılıfı laboratuarda üretilerek deneklere enjekte edilmiş. Ancak vücut antikor üretmesine rağmen virüsün hedef hücrelere sızması önlenememiş.

Araştırmacılar ardından yeni bir strateji deneyerek virüsü çevreleyen protein kılıfı yerine bu proteinin genetik materyalini kullanmışlar. Bileşimin hücrelere taşınabilmesi için ek olarak zararsız grip virüsü de enjekte edilmiş. Teorik olarak bağışıklık sisteminin böylece proteinle savaşacağı ve daha sonra karşılaştığında gerçek virüse karşı hazırlıklı olacağından yola çıkılmış. Sonuç büyük şaşkınlık ve hayal kırıklığı. Aşılanan bazı deneklerde enfeksiyon riskinin azalacağına arttığı görülmüş. Aşılama sadece virüsün hücreye gireceği yolu açmaya yaramış.

Tayland'dan sevindirici haber

AIDS'e karşı aşı bulma çabalarında iyi haberler de gelmiyor değil. İki yıl önce Tayland'da yapılan bir klinik araştırmada birbiriyle kombineli uygulanan iki aşı test edildi. Ve gerçekten de  bu aşı yoluyla HIV'in bulaşma riskinin aşılananlarda yüzde 30 oranında azaldığı görüldü.

Virolog Klaus Überla, "Yani virüsün bulaşmasını engellemek için ille de bir etken maddenin güçlü etki yapması gerekmiyor. Virüs düzleminde bulaşma faaliyetini yarı yarıya engelleyecek bir aşı, virüsün vücuda bulaşma riskini de yüzde 50 oranında düşürecektir" açıklamasını yapıyor.

Überla, aşının AIDS ile mücadelede en etkin ve maddi açıdan da en uygun araç olacağını vurguluyor. Alman virolog, tüm hayal kırıklıklarına rağmen günün birinde AIDS aşısının bulunacağı konusunda da iyimser. Başta sanıldığından çok daha uzun zaman alacak olmasına rağmen.

© Deutsche Welle Türkçe

Brigitte Osterath / Çeviri: Beklan Kulaksızoğlu

Editör: Ahmet Günaltay