1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman gibi düşünüp, Türk gibi hissetmek

24 Ekim 2011

Son yıllarda Almanya’da Türkiye’ye dönenlerin sayısında ciddi bir artış göze çarpıyor. Avukat Erkut Söğüt de onlardan biri. Söğüt, “İstanbul’da hayat daha çekici” diyor. Ancak Almanya sayfası da kapanmış değil…

https://p.dw.com/p/12xXl
Bosporusbrücke in Istanbul
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

“Yoğun bir iş gününün ardından İstanbul’da Boğaz’ın kıyısında birkaç saat oturduğumda huzur buluyorum. Almanya’da bunu yaşayamıyorum. Almanya'da her gün birbirine benziyor.” Bu sözler Almanya’dan Türkiye’ye gelen avukat Erkut Söğüt’e ait. Onun Türkiye’ye geliş hikâyesinde Almanya’da tecrübe ettiği kimi olumsuzlukların değil, Türkiye’nin iki güzel şehri İzmir ve İstanbul’da hissettiği güzel duyguların etkisi daha fazla. Söğüt’ün Almanya’da ve Türkiye’de yaşamına dair anlattıkları Almanya’daki Türklerin yeni nesil duygularına da birebir tercüme oluyor. Söğüt, bu yılın Şubat ayında kurduğu hukuk danışmanlık şirketi ile İstanbul’da çoğunluğu Alman şirketi olan müvekkillerine hizmet veriyor. “Almanya’da eğitim görüp Türkiye’ye döndüğümüz için bize ‘kayıp’ gözüyle bakıyorlar ama biz burada adeta Almanya’nın elçisi olarak çalışıyoruz” diyor.

“İstanbul’u yaşayınca kararımı verdim”

İş dünyasına yeni atılan Söğüt’ün hayat hikâyesinde eğitim önemli yer tutuyor. O yıllarını şöyle anlatıyor Söğüt: “Liseye kadar Hannover’de okudum. Üniversite için Osnabrück’e yerleştim ve orada hukuk eğitimi aldım. 2005’te Erasmus öğrenci değişim programıyla İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde eğitimime devam ettim. 1. Devlet Sınavı’nı geçtikten sonra iki sene sürecek olan Düsseldorf Yüksek Mahkemesi’ndeki stajıma başladım. Bu süreçte İstanbul’da bir Alman hukuk şirketinde 3 aylık staj yaptım. O üç ay içerisinde Türkiye’ye özellikle İstanbul’a yerleşmeye karar verdim. Türkiye’ye olan ilgim İzmir’de başladı. Halen Osnabrück Üniversitesi’nde spor hukuku doktorasına devam ediyorum. Bir yandan da Kültür Üniversitesinde Türk-Alman Ekonomi Hukuku alanında yüksek lisans yapıyorum.”

“Sen lisede okuyamazsın”

Söğüt’ün bir solukta anlattığı eğitim hayatında olumsuz anıların olmadığını söylemek zor. “Ailem okumam konusunda bana inanılmaz destek verdi” diyen Söğüt’ün o dönemlere ilişkin anlattıkları, Almanya’daki uyum tartışmaları konusu için önemli noktalar sunuyor. Sözü Söğüt’e bırakalım: “Almanya’da birçok Türk genci kendilerine “Biz kimiz? Türk müyüz, Alman mıyız?” diye soruyorlar. Benim için o soru hiçbir zaman sorun olmadı. İki kültürün de avantajlarını edinmeye çalıştım. Tabii ki sorunlarımız oldu. Örneğin öğretmenim bir keresinde herkesin önünde “Sen lisede okuyacak düzeyde değilsin, kendine bir meslek seç” demişti. Ama bu gibi şeyler beni etkilemedi. Aksine daha da motive etti. Ancak bu tavır yüzünden potansiyeli olan bazı arkadaşlarım okumaktan vazgeçti. Ailenin de burada büyük önemi var. Birçok Türk aile eğitim konusunda çocuklarına destek olamıyor. Çocuklarını maddi nedenlerden dolayı anaokuluna yollamıyor. Bu çok büyük bir dezavantaj. Çocuk ilk olarak Almancayı orada öğreniyor. Ama yeni kuşak ailelerde bu hassasiyet artıyor. Onların çocukları çok farklı büyüyor ve çok çok başarılı oluyor”

“Hâkim olabilmen için iki kat çalışman gerekiyor”

Almanya’da etkisi yavaş yavaş azalsa da Türklere karşı önyargılar halen devam ediyor. Eğitimli, genç bir Türk olarak Erkut Söğüt bu konudaki duygularını şöyle ifade ediyor: “Almanya’da Türkler arasında pozitif örnekler var. Ama bu pozitif örnekler çok fazla ön plana çıkarılmıyordu. Önümüzde bir idol yoktu. Ama Almanya’da bu eksiklik hissediliyor artık. Başarılı Türkler kamuoyuna sunulmaya başladı. Türklerin imajı hep kötüydü. Şu anki durum eskiye nazaran daha iyi olabilir.”

Önyargılarla iş hayatına yeni yeni atıldığı dönemde de yüz yüze kalmış Söğüt. Söğüt’ün Almanya’daki yaşamından aktardığı anekdotlar, Türklere yönelik önyargıların gençleri iş yaşamında da etkilediğini gözler önüne seriyor: “Yapılan araştırmalar da gösteriyor ki Almanya’da bir Alman ile bir Türk aynı iş için CV gönderdiği zaman aynı düzeyde kabul görmüyor. Büyük bir haksızlık var. Ben bir ara hâkim ya da savcı olmayı düşündüm Almanya’da. Bu süreçte Hâkimler Komisyonu’nda bir kişi ile tanıştım. Bana açıkça, ‘Senin hâkim ve savcı olabilmen için yanında oturan Alman arkadaşından iki kat daha iyi olman gerekiyor’ dedi” Bu çarpıcı hikâyeyi anlattıktan sonra şunu da ekliyor. “Ben bu yüzden Türkiye’ye dönmedim. Ama bu gibi tavırlardan dolayı Türkiye’ye gelenler var.”

“Almancı mısın?”

Peki ya Türkiye? Almanya’dan dönen birçok kişi için Türkiye’deki hayata da uyum sorunu da söz konusu oluyor. Kendini “Alman gibi düşünen, Türk gibi hisseden” biri olarak tanımlayan Söğüt Türkiye’deki hayatından ufak tefek sorunlar dışında gayet memnun. “Bazı insanlar Türkçemi yadırgıyor. Ama bu rahatsız edici boyutlara ulaşmadı. Herkesin yaşadığı gibi ulaşım konusunda sıkıntılar yaşıyoruz. İstanbul’da zaman yönetimi ile ilgili de sorunlar var. Almanya’da bir günde 10 iş yapabiliyorsam İstanbul’da ancak 2-3 iş yapabiliyorum. Yarım saat öncesinden insanlar randevularını iptal edebiliyor. Ama burada çok mutluyum. İstediğim zaman Boğaz’ı seyredebiliyorum. Bir şehrin içinden denizin geçmesi, havanın gri değil mavi olması pozitif bir enerji veriyor. Almanya’da kalsam da kariyerim açısından sorun olmazdı. Ben burada hayatı seviyorum. Ama Almanya’ya sırtımı dönmedim. İleride dönebilirim.”

© Deutsche Welle Türkçe

Haber: Selçuk Oktay / İstanbul

Editör: Başak Özay