1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İktidarların korkulu rüyası sosyal medya

16 Mayıs 2011

Tunus ve Mısır’da yaşananlar “Facebook ve Twitter” devrimi olarak adlandırılmıştı. Rejim yanlıları ile karşıtlarının karşı karşıya geldiği İran’da da internetin muhaliflerin örgütlenmesinde büyük öneme sahip.

https://p.dw.com/p/11HDb
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Arap ülkelerindeki isyanlar, internetin bu ülkelerin demokratikleşmesinde oynadığı role ilişkin büyük bir tartışma başlattı. Demokratik olmayan rejimlerde iktidar sahiplerinin internete erişimi engellemesi, bu ülkelerin yöneticilerinin sosyal paylaşım sitelerinin doğurabileceği sonuçlardan ürktüğünü de ortaya koydu.

Sosyal paylaşım siteleri İran’da da büyük öneme sahip. Üniversite öğrencisi Nina, İran’da elektronik iletişimin öneminin Arap ülkelerindeki isyanlardan çok daha önce, 2009 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde anlaşıldığı görüşünde. Nina, “İran seçimlerinden önce Facebook siyasi amaçlar için kullanılmıyordu. Seçimlerden sonra, üç milyon kişi sokaklara döküldüğünde resmi kanalda bu gösterilere dair hiçbir görüntü yayınlanmadı. Dolayısıyla internette sokaklardaki olaylarla örtüşen, yaşananları olduğu gibi yansıtan yeni haber kaynakları aranmaya başlandı" diyor.

Facebook Twitter Aufstand der arabischen Welt
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Nina, sosyal paylaşım sitelerinin İran’daki önemini vurgulamak için gösteriler sırasında vurularak yaşamını kaybeden öğrenciyi anımsatıyor. Söz konusu öğrenci, hükümet tarafından Devrim Muhafızları’na bağlı Besic Milisleri’nin üyesi olarak tanıtılmış, Facebook ve Youtube gibi sitelerde ise onun hükümet karşıtı olduğunu gösteren fotoğraflar ve videolar yayınlanmıştı.

"Tek seçenek Facebook"

Peki, internette elden ele yayılan bilgiler ne kadar güvenilir? Örneğin İranlı öğrenciler, bir sonraki protestoya ilişkin bilgilerin doğruluğuna ne ölçüde inanabilir? 27 yaşındaki fotoğrafçı Nina, bilgi edinme aracı olarak Facebook’u tercih ettiğini söylüyor: “Sürekli olarak en yeni bilgileri kendi sayfalarında paylaşan Facebook üyeleri var. Haberlere görüntüler de eşlik ediyor, bu nedenle bu bilgileri güvenilir buluyorum. Diğer yandan bir gösteri düzenlenmek istendiğinde, uydu üzerinden alınan yayınlar engelleniyor ve cep telefonu şebekeleri çökertiliyor. Bize de gelişmeleri takip etmek için Facebook’tan başka seçenek kalmıyor.”

Bilgilerin doğruluğuna ilişkin şüphe, İran Hükümeti’nin interneti kontrol altında tutma çabasından kaynaklanıyor. İran Yönetimi, sosyal paylaşım ağlarına yönelik sanal saldırıları “siber savaş” olarak nitelendiriliyor ve sanal dünyada savaşıldığı görüşünü benimsiyor. Gazeteci ve blog yazarı Mehdi, rejim karşıtlarına yönelik internetteki baskıların artması ile sosyal paylaşım ağlarının güçlenmesi arasında bir bağ olduğunu, “İran rejimi sosyal paylaşım ağlarının etkisini gördükten sonra, bu sitelere yönelik saldırılar başladı. Hükümet, rejim karşıtlarının elektronik iletişimini engelleme amacı güdüyor. Bu sanal savaşın ciddiye alınması gerekiyor" sözleriyle ifade ediyor.

Facebook-Nutzer am PC
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

"Devrimi yapan insan"

Tunus’ta başlayan, Mısır’da devam eden ve diğer Arap ülkelerini de etkisi altına alan demokratikleşme hareketleri, “Facebook ve Twitter” devrimi olarak adlandırılıyor. İran’daki muhalif 'Yeşil Hareket' sosyal paylaşım ağlarının sunduğu olanaklardan yararlansa da, İran'da yönetim değişikliği olmadı. Böyle bir durumda da bir Facebook devriminden söz edilebilir mi? İranlı gazeteci ve blog yazarı Mehdi, bir Facebook devriminin değil, sosyal paylaşım ağlarını daha iyi bir gelecek için kullanan genç neslin devriminin söz konusu olduğunu belirtiyor. Mehdi, “Bir Facebook devriminden değil ama internet nesli devriminden bahsetmeyi daha uygun buluyorum. Facebook ya da Twitter kendi başlarına devrim yapamaz. Sokaklara çıkan ve gösterilere katılan kitleler yapar. İran’da internet bağlantıları kesilmesine rağmen gösteriler oluyor. Sosyal paylaşım sitelerinin rolünü abartmaya gerek yok. Onlar da büyük amaca hizmet eden birer araçtan ibaret" diyor.

© Deutsche Welle Türkçe

Kaveh Bahrami Sobhani / Çeviri: Başak Özay

Editör: Ahmet Günaltay